Hakan Bey merhaba. Öncelikle sizi tanıyalım, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Merhabalar. İlk romanım 2002’de çıktı. O zamandan beri devam ediyorum yazmaya. Yazar olma hayali veya iddiası olmadan kendini yazar olarak bulanlardanım diyebilirim. İletişim Yayınları tarafından yayımlanmış 5 romanım ve 2 öykü kitabım var. Bir yandan da çeşitli dergiler için bir şeyler yazmaya devam ediyorum. Özetle böyle.
Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü mezunu olduğunuzu öğrendik. Edebiyata olan ilginiz ne zaman başladı?
Evet bölüm alakasız biraz. Çoğu yazar arkadaşımın da öyle gerçi. İlgim lise yıllarında okur olarak başladı. Sartre, Camus, Dostoyevski kitapları okumaya başlamıştım üst üste. Epey bir sersemletti beni bu okuduklarım ve etrafımda heyecanımı paylaşabileceğim birileri yoktu bu kitaplar konusunda. Ben de hep içime attım. Üniversite yıllarında Ahmet Hamdi Tanpınar okumaya başladım sonra. Bu okumalar da edebiyata olan ilgimi başka bir noktaya taşıdı.
Yazmaya olan ilgimse yine üniversite yıllarında kısa öyküler yazarak başladı. Yazdıklarımın bir gün basılacağını düşünmeden, yıllarca devam ettim aklımdakileri kâğıda dökmeye.
Sizi yazmaya iten şey neydi? Sizce yazmak bir ihtiyaç mı?
Biraz belirsiz bir süreç bu benim için. Yani yazar oluşum. Geriye dönüp baktığımda tek bir itici güç, tek bir neden bulamıyorum. Müziğin, edebiyatın ve sinemanın fazlasıyla etkisi olduğunu düşünüyorum ama yazmam konusunda.
Yazmak bazen bir ihtiyaca dönüşebilir ancak yazar olarak ortaya çıkmak için yazmaya ihtiyaç duymanın ötesinde yazmaya değer bir şeyler bulmak gerekiyor tabii. Sadece anlattıkların değil, onları anlatış biçimin de önem kazanıyor. Bu konu da gerçek edebiyatı, “İç Dökme Edebiyatı”ndan ayıran tartışmaya götürür bizi.
Romanlarınız tür olarak fantastik ve psikolojik gerilim olarak sınıflandırılıyor. Siz bu durum hakkında neler düşünüyorsunuz?
Evet. İlk zamanlarda “fantastik-korku türünde” deniyordu yazdıklarım için. Bu başta havalı da geliyordu ama sonra üzerine düşündükçe yazdıklarımın tam anlamıyla böyle olmadığını fark ettim. Korkudan çok kaygıya yakın buluyorum yazdıklarımı. Yani tam olarak adı konmamış, kaynağı belirsiz korkular diyebiliriz. Düşmanın dışarıda bir yerlerde değil, içeride bir yerlerde olduğu tekinsiz durumlar…
Fantastiğin de özel bir türüyle ilgiliyim. Net açıklamalar üzerine kurulu olmayan, belirsizlikten kaynaklanan gerilimli anlatılar tercihim. Dışarıdaki gerçekle karakterin algıladığı gerçeğin yavaş yavaş birbirine karıştığı bir ton… Yani bütünüyle doğaüstü olmayan ama gerçek de olamayacak kadar tuhaf olan durumlar diye özetleyebilirim.
Peki edebi eserlerin sinemaya uyarlanması konusunda neler düşünüyorsunuz? Size böyle bir teklif gelse ki gelmiş de olabilir kabul eder misiniz?
Bu konuda iyi örnekler de var kötü örnekler de. Ancak sinemaya da en az edebiyat kadar meraklı biri olarak, uyarlamalar hakkındaki düşüncelerim genel olarak olumlu. Bana böyle bir teklif bir kere geldi ve olumlu karşıladım. Ancak bütçe, fon vs durumlarından dolayı olmadı. İlerde başka bir teklif gelirse de yine olumlu bakarım.
Ot Dergi’de yazıyorsunuz, oldukça geniş bir kitle sizi yakından takip ediyor ve çizim konusunda da yetenekli olduğunuzu öğrendik. Bu konudan biraz bahsedebilir misiniz?
Çizim son derece amatör olarak ilgilendiğim bir konu. Çocukluğumdan beri bir kenara bir şeyler karalama huyum devam ediyor. Ot derginin editörlerinden biri bu durumdan haberdardı ve yazılarımla birlikte çizim de yollayabileceğimi söyledi. Önce yadırgadım ve çekindim. Sonra yazıma uygun bir çizim yolladım. O günden beri de yani 3 yıldır her ay yazımla birlikte bir de çizim yolluyorum. Bunlar iddialı çalışmalar değil tabii, yazıyı destekleyecek karalamalar sadece.
Yeni projeleriniz var mı, varsa nelerdir?
Ot Dergi’ye öykü yazmaya devam etmeyi planlıyorum. Onun dışında bir de roman taslağı var elimde. Biraz yavaş ilerliyor. Ama acele etmiyorum bitirmek için.
Edebiyat dışında neler yapıyorsunuz, farklı ilgi alanlarınız ya da farklı sanatsal alanlarda çalışmalarınız var mı?
Edebiyattan sonra en yakın hissettiğim alan sinema. Bu konuda bazı çalışmalarım var. Senaryo çalışmaları. Şimdilik netleşmedi ama gayet iyi gidiyor. Geriye kalan zamanım da okuyarak ve izleyerek geçiyor diyebilirim.
Peki sizin başucu kitabınız hangisidir?
Çok var. Ve dönemden döneme değişiyor başucu kitaplarım. Kafka’nın Dava’sı, Camus’nün Yabancı’sı, Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ı ve Gogol’ün Petersburg Öyküleri ilk aklıma gelenler.
Son olarak bir yazar olarak ne tarz teknolojik gelişmeler sizin ilginizi çekiyor?
Çok film izlediğim için bu konudaki yani görsel alandaki teknolojik gelişmeler ilgi alanıma giriyor. Arşivci bir yapım olduğu için harici bellek gibi saklama teknolojileriyle ilgili gelişmelerin de günlük hayatımda yeri var.