1957 yılında Mersin’de doğdum. İlk-orta ve lise eğitimlerimi Mersin’de, ileri İlkokulu Tarsus Amerikan Koleji’nde tamamladım. Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi, Mühendislik Fakültesi, Makine Mühendisliği Bölümünü bitirdim. Bir aile şirketi olan SUMAS Makine Sanayi Şirketinde Üretim, Satış ve Teknik Müdürlükleri yaptım. Kızıltanlar Pompa İmalat Sanayi Şirketini kurdum ve bir aile şirketi olarak çalışmalarımıza devam etmekteyiz.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası ilk kez görev aldığım bir yer değil. Daha önce de gerek Meclis Üyeliği gerekse Yönetim Kurulu Üyeliği yaptım. Onlarca projenin içinde oldum. Odamızın birçok iştirakinde kurumumuzu temsil ettim. Makamları kentimize ve ülkemize hizmet etmenin tek çaresi olarak gören biri değilim. Ancak, verilen görevlerden kaçan biri de olmadım. Gerek birçok üyemizin gerekse bir önceki Yönetim Kurulunun isteği, teveccühü ile kardeşlik içinde, bir ekip çalışması ile bu sorumluluğu kabul ettim. Tek sloganımız olan “Mersinlilik” ortak paydasıydı. Ayrımcılığı reddeden bir yaklaşımdı ve bu da camiamızda bir karşılık buldu.
Mersin bereketli toprakları, muhteşem iklimi ve büyük limanıyla, her ne kadar bir tarım ve lojistik kenti olarak daha çok bilinse de, kentin ekonomisinin en büyük katma değeri sanayi alanındadır. İhracatının büyük kısmı sanayi ürünleridir. Mersin ekonomisinin en önemli aktörü olan sanayi sektöründe; gıda-içecek, metal eşya, makine sanayi ile kimya ve plastik sanayi öne çıkan alt sektörler arasında yer almaktadır. Sanayide istihdam; gıda, tekstil ve metal eşya sanayinde yoğunlaşmaktadır. İstihdamın tarımdan sonra en büyük kısmını sanayi sağlamaktadır. Sevindirici olan şey şu ki; Mersin sanayisindeki orta, orta üstü ve yüksek teknolojili ürünlerin payı her geçen gün artmaktadır.
İhracat içerisinde tarım, gıda ve içecekler, tekstil ve hazır giyim, metal ve metal eşya sektörleri yer tutarken ithalatta; kimyasal madde ve ürünleri, tarım, gıda ve içecekler ile tekstil ve hazır giyim sektörleri ağırlıklı olarak yer almaktadır. Şunun altını çizmek isterim: Mersin, ihracatı ithalatından fazla olan, net ihracatçı bir kenttir. Yani, cari açığı olmayan, ülke ekonomisine katma değer sağlayan bir kenttir.
Dünya hala ekonomik anlamda 2008 krizinin etkilerini atlatamadı. Hatta bu kriz “Arap Baharı” gibi sosyal olayları doğurdu. Türkiye bu krize iyi dayandı. Mersin bu dönemde üretmeye devam etti. İhracatını korudu. Biz MTSO olarak 2008 den sonra içimize döndük ve firma eğitimlerine odaklandık. Farkındalık yaratmaya çalıştık. Markalaşma, kurumsallaşma, ihracat, Ar-Ge ve dijital ekonomiye geçişin bilincini yaratmaya çalıştık. Firmalarımız ihracat konusunda sıkıntı yaşıyordu. Bu nedenle Ticari Bilgi ve İstihbarat Merkezi’ni kurduk. Yeni kurulan KOBİ’lerin, uzun soluklu firmalar olabilmeleri adına KOBİ Akademiyi başlattık. İkinci kuşak sanayicileri Sanayi Akademisi ile yetiştirmeye devam ediyoruz. Bunlar Meslek Komitelerimizde ortaya çıkan taleplerdi ve MTSO olarak bu konulara odaklandık.
Son 5 yılda Mersin’in yüksek teknolojili ihracatı %2 arttı. Bir başlangıç belki, ama küçümsenecek bir şey değil. Teknoparkı OSB içinde başlatan ilk kentiz. Şu anda Mersin Üniversitemizin kampüsü içinde hizmet veriyor. MTSO olarak ekonominin dijitalleşmesi adına farkındalık yaratan ilk kurumlardan biriyiz. Bu hedefe uygun bilgiyi ortaya çıkaracak 3 üniversitemiz, 1 teknoparkımız ve insan kaynağımız var. Daha önemlisi, yenilikçiliğe yatkın açık bir kültürümüz var. MTSO olarak, bir Teknoloji Kampüsü ile bu vizyona uygun eğitimleri, yeni firmaları, Endüstri 4.0 anlamında ortak Ar-Ge mekanlarını kapsayan, bütüncül bir Teknoloji Kampüsü planlıyoruz. Eğer uygun eko-sistem varsa bu işin olacağına inanıyoruz.
Daha önce ifade ettiğim gibi; dünya hala üretim ve ticaret hacmi anlamında, 2008 yılı rakamlarına yeni yeni ulaşıyor. Ekonomide yeni güçler ortaya çıkıyor. Rekabet her zaman olduğundan sert ve pazarlarımız sıkıntılı. Bu ortamda bile Türkiye üretiyor, ihracat yapıyor, istihdam sağlıyor. Ekonomide önemli açılımlar yapıyoruz; ama bu destekler özellikle KOBİ’ler düzeyinde daha yoğun olmalıdır. Ülke ekonomisini geleceğe taşıyacak güç KOBİ’lerdir. Üreten KOBİ’lerin gerçekçi ve etkili şekilde desteklenmesi gerekmektedir.
Elbette birçok kent var; ama Mersin’in hedef anlamında örnek alacağı şehir olamaz. Çünkü Mersin’in ekonomik çeşitliliği ve sektörleri biri diğerine tercih edilecek alanlar değil gerçekten. Tarım kentiyiz; ama öyle güçlü bir lojistik gücümüz var ki, aynı zamanda bir lojistik kentiyiz. Yeni kurulan Çukurova Bölgesel Havaalanı faaliyete geçtiğinde hem yolcu hem de kargo taşımacılığı alanında hizmet verecektir. Özellikle kargo taşımacılığında bölgemiz ürünleri uzak pazarlara hızlı ve güvenli bir şekilde ulaşacaktır. Bu ulaşım avantajlarımız da bölgemize yabancı yatırımcıları çekecektir. Sanayimiz, gelir anlamında kentimizin lokomotifi konumuna geldi. Turizm açısından belki bir Antalya değiliz, ama iç turizmde bir marka kentiz. Yani hiçbir sektörden fedakârlık yapamayız ve kendine özgü bir modelle ilerlemek zorundayız.
Teknoloji tek bir alan değil artık. Tüm sektörlerle bağlantılı ve hatta hayatla, gündelik yaşamımızla iç içe bir konu. Hangi sektör olursa olsun; ister üretim, ister ticaret, ister hizmetler, teknolojiye entegre olmayan bir sektörün ayakta kalmasının imkânsız oluğu bir çağa doğru gidiyoruz. Önemli olan, bu teknolojileri hazır alan ve kullanan değil, üreten ve yaratan ülke olmaktır. Aksi takdirde, Endüstri 4.0’ın pazarı haline geliriz. Zaten gelişmiş ülkelerin planı da budur. Biz yazılımdan, robotik teknolojilere kadar her alanda düşünen, yaratan, üreten olmak zorundayız. Bunun da temeli erken yaşlarda başlayacak bilim eğitimleridir. Bu bilim eğitimleri de, yaratıcılığın temeli olan sanat ve kültür eğitimleri ile desteklenmelidir. Analitik düşünme gücü olmayan, sorgulayan bir beyin yapısı olamayan, yaratıcı gücü, hayal gücü olamayan bir insan kaynağının teknolojide bir yere gelmesi mümkün değildir.
Öncelikle yeni bir devrim olan bu konuyu, bu kadar erken yakalayan bir Türk firmasını tanımak gurur verici. Bizim böylesi iyi örneklere ve başarı hikâyelerine ihtiyacımız var. Teknolojide gelişmeler zannettiğimizden hızlı oluyor. Bu anlamda AKINSOFT ve AKINROBOTICS’ in kısa sürede birçok alanda yer alacağını umuyoruz.
Bu çağın bir gerçeği aslında. Özellikle insansı robotların, sağlık başta olmak üzere birçok alanda kullanılmaya başladığını biliyoruz. Bugün bu düşünce, bize biraz soğuk gelse de, gelecekte insansı robotların hayatımızda olacağı muhakkaktır.
Öncelikle INOVAX’ın kültür köklerimize de dokunması önemli. Türk - İslam dünyası bu parlak günleri bir zamanlar yaşamıştı. Dünyada bilimin öncüsü olmuştuk. Doğru eğitimle bu parlak günler tekrar gelmelidir. Kültürümüz girişimciliği, yenilikçiliği, bilime saygıyı, sanatı ve kültürü yücelten bir kültürdür. Bunun yok olmasına izin vermemeliyiz.