Prof. Dr. Mahmut AK kimdir? Akademik geçmişiniz konusunda okurlarımızı bilgilendirir misiniz?
1 Haziran 1965 tarihinde Tokat’ta doğdum. İlköğrenimimi Büyükbağlar Köyü İlkokulu’nda (1976); orta ve lise öğrenimimi de Tokat İmam-Hatip Lisesi’nde (1983) yaptıktan sonra, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden 1987 yılında mezun oldum. Aynı yıl bu Fakültenin Yeniçağ Tarihi Ana Bilim Dalı’nda “Araştırma Görevlisi” oldum ve Yüksek Lisansa başladım. “Aşık Mehmed ve Menazırü’l-Avalim’i” konulu tezimi 1990’da tamamladım. Aynı yıl Doktora programına girdim ve “Menazırü’l-avalim (Tahil-Metin)” konulu tezimi 9 Nisan 1997 tarihinde savunarak “Doktor” unvanını aldım. 11 Kasım 1999 tarihinde Yeniçağ Tarihi Ana Bilim Dalı’nda “Yardımcı Doçent” kadrosuna atandım ve 16 Mayıs 2005 tarihinde Yeniçağ ve Yakınçağ Doçenti unvanını aldım. 23 Şubat 2011 tarihinde ise; Yeniçağ Tarihi Ana Bilim Dalında “Profesör” unvanını aldım. İstanbul Üniversitesi bünyesinde birçok idari görevde hizmet verdim. 2 Nisan 2015 tarihinden beri ise İstanbul Üniversitesi Rektörü olarak görev yapmaktayım.
İstanbul Üniversitesi’nde, teknoloji bölümlerini tercih etme yoğunluğu, geçmişe kıyasla ne durumda?
İstanbul Üniversitesi’nde teknolojiyi çok farklı alanlarda kullanıyoruz. Artık teknoloji her alanda bir gereklilik haline gelmeye başladı. Bu düşünce ile attığımız her adım ülkemizdeki öğrencilerin Üniversitemizi seçmesinde etkili birer faktör oluyor. Üniversitemiz bünyesinde yer alan 80 Araştırma ve Uygulama Merkezi ve 289 Araştırma Laboratuvarı ile enerjiden gıdaya, nanoteknolojiden genetiğe birçok farklı alanda araştırmalar yapılıyor. İstanbul Üniversitesi İstanbul Teknokent’te firmalar aracılığıyla, hastanelerde topluma hizmet önceliği ile Ar-Ge kapsamında yürüttüğü araştırmalarla topluma önemli katkılar sunuyor.İstanbul Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi üniversite sanayi iş birliklerinin öneminin bilincinde olarak, akademik çalışmaların ve üniversitede üretilen teknolojilerin patent almaları ve sanayiye aktarılmaları konusunda çalışıyor.Yeni teknolojiler hızla yaygınlaşıyor ve bu teknolojileri gençler daha etkin biçimde kullanabiliyor. Gençleri sadece ‘öğrenci’ olarak değerlendirmek yerine onları dersler dışında enerjilerini ve yaratıcılıklarını ortaya koyabilecekleri projeler konusunda da desteklemek gerekiyor. Örneğin üniversitemiz öğrencileri alternatif enerjili araç üretiminde başarılı projelere imza attılar. Güneş enerjisi ile çalışan SOCRAT, Hidromobil aracımız HİDROİST, Elektromobil aracımız MİLAT 1453 hem yurt içi hem yurt dışında yapılan yarışlarda üniversitemizi başarı ile temsil ettiler ve yerli araç üretim sürecine de katkıda bulunmuş oldular.
“Sadece mühendislik değil, tıpta da teknolojiye önem veren bir üniversiteyiz. Son yıllarda yaygınlaşmaya başlayan robotik cerrahi Türkiye’de yalnızca 6 üniversitede kullanılıyor, Marmara Bölgesi’nde ise ilk olarak İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve İstanbul Tıp Fakültesi’nde kullanılmaya başladı. Geçtiğimiz Aralık ayında robotik cerrahi ünitemizin açılışını yaptık. Sağlık hizmetinin yanında tıp öğrencilerinin eğitimi için de büyük önem taşıyan bu cihazla öğrenciler kendilerini geliştirirken son teknolojiden yararlanabilecekler.
Bütün bunlar ve daha pek çok çalışmamız, teknik bir üniversite olmamamıza rağmen, üniversitemizi bu alanda tercih yapan öğrenciler için çekici hale getiriyor.
İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin bilim/teknoloji projelerinde ne tür imkânlar sağlıyorsunuz?
İstanbul Üniversitesi’nde her zaman öğrencileri destekleyen ve yaptıkları projelerde onların yanında yer alan bir yaklaşımla öğrencilerimizin birçok projede yer almasının önünü açıyoruz.
İstanbul Üniversitesi’nde “Yenilikçi Gençler, Girişimci Projeler” sloganıyla yürüttüğümüz araştırma projesi ile öğrencilerimizin belli oranda Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi desteğinden yararlanmalarının önünü açtık. Daha önce de belirttiğim gibi gençler sadece ‘öğrenci’ kalıbına sığdıramayacağımız büyük bir potansiyele sahip. Teknoloji Transfer Merkezi kapsamında yürütülen proje, bilgilendirme ve danışmanlık hizmetleri, İstanbul Tıp Fakültesi 3-Boyutlu Tıbbi ve Endüstriyel Tasarım Laboratuvarı ve İstanbul Teknokent’teki ön kuluçka projeleri gibi öğrencilerin de sürece dâhil edildiği iyi uygulama örnekleri Üniversitemizde hayata geçirildi.
İstanbul Üniversitesi’nde öğrenciler tarafından birçok buluş da gerçekleştiriliyor. Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından üniversite öğrencilerine yönelik olarak düzenlenen “Patentle Türkiye“ yarışmasında İstanbul Üniversitesi yaptığı başvurularla öne çıktı. Yarışma için İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Matematik ve Fen Bilgisi Eğitimi Bölümü Fen Bilgisi Eğitimi Ana Bilim Dalı öğrencilerinden 9 adet patent başvurusu yapıldı.
Yine Orman Fakültemizde lisans ve yüksek lisans öğrencileri ile birlikte önemli projeler yapılıyor. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zeki Candan tarafından koordine edilen ve birçok öğrencimizin görev aldığı bilimsel çalışma, 6-9 Aralık 2017 tarihinde İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen Türkiye İnovasyon ve Girişimcilik Haftası’nda ödüllü projelerin bulunduğu salonda ziyaretçilerin beğenisine sunuldu.
Üniversitemizde bu projelerin dışında öğrencilerimiz ayrıca topluma karşı olan sorumluluklarının da farkında birer birey olarak yetişiyor. Sosyoloji bölümümüzün öncülüğünde ‘Gönüllülük Akademisi’ isimli bir uygulamamız var. Bu proje gönüllülük adı altında hizmet sunmak isteyen herkesi bir çatı altında topluyor. Yine İktisat Fakültemiz tarafından yürütülen ‘Mahallem İstanbul Projesi’ İstanbul’da mahalle düzeyinde kentsel ve kamusal hizmetlere ilişkin bilgi edinmeyi etkinleştirecek, istatistiki bilgi, infografik ve görsel dosya içerecek, online ve mobil ortamda kullanıma sunulacak, harita tabanlı bir veritabanı ve bilgi edinme sistemidir. Tüm projelerde öğrencilerimiz aktif bir şekilde görev almakta ve sorumluluk bilincini kazanmaktadırlar.
Üniversite - Sanayi iş birliği çalışmalarınız var mı?
İstanbul Üniversitesi’nde eğitim ve araştırma faaliyetlerini sanayi ile kol kola gerçekleştiriyoruz. Geliştirilen yeni ürün ve hizmetler ise küresel birer marka haline geliyor. Üniversite-sanayi iş birliği bizim için büyük önem taşıyor. Teknokent ve Teknoloji Transfer Merkezi’ni bu çalışmaları daha sağlam bir zemine oturtmak için kurduk. Üniversite ve sanayi arasında koordinasyonu ve iletişimi sağlayan Teknoloji Transfer Ofisleri, akademik çalışmaların ürün ve hizmetlere dönüşmesinde ve patent hâline getirilmesinde önemli rol oynadılar ve oynamaya devam ediyorlar. Üniversitemiz TÜBİTAK tarafından Teknoloji Transfer Ofisleri Destek Programı kapsamında desteklenmeye değer bulunan 10 üniversiteden birisi oldu. Üniversitenin sanayi ile entegrasyonu ve kuramın uygulama ile etkileşim içinde olması bizim için öncelikli konular arasındadır.
Üniversitemiz 2017 yılında YÖK tarafından verilen “Üniversite-Sanayi İş Birliği” Ödülü’nün sahibi oldu. Bu ödüle layık görülmemizin sebeplerinden ilki Türk Hava Yolları ile yaptığımız iş birliğidir. Katma değer üreten bu birliktelik ile pilot adaylarının ve aktif pilotların psikometrik ve diğer değerlendirilmeleri için İstanbul Üniversitesi’nin bilgi ve tecrübe birikiminden faydalanılarak, uzay ve havacılık psikolojisinin geliştirilmesi için her iki kurumun bilgi ve tecrübeleri birbirine aktarıldı. Bir diğer önemli sebep ise Üniversitemiz bünyesinde dünyada sayılı havacılık psikolojisi enstitülerinden birinin kurulması oldu.
Aynı zamanda öğretim üyelerimizi patent alma konusunda da destekliyoruz. İstanbul Üniversitesi 2014, 2015 ve 2016 yıllarında bilişim, mobilya, malzeme, gıda, enerji, elektrik, çevre, biyomedikal teknolojiler gibi birçok alanda patent başvurusu yaparak ‘En Fazla Patent Başvurusu Yapan Üniversite’ ödülünü almaya hak kazanmıştı. Bu patentlerin sanayi iş birlikleri ile üretime katılması ülkemizin ekonomisi için hayati önem taşımaktadır. Üniversitemiz patentlerini doğrudan ilgili işletmelerle buluşturmak amacıyla İstanbul Sanayi Odası ile yaklaşık bir buçuk yıldır çalışmalar sürdürülüyor. Teknoloji Transfer Ofisi Birimi aracılığıyla patent sahibi öğretim üyemiz, Sanayi Odası tarafından belirlenen ilgili işverenlerle müzakerede bulunmak amacıyla bir araya getiriliyor.
Geleceğe yönelik çalışmalarınız nelerdir?
Türkiye’nin en köklü üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi, artık Araştırma Üniversitesi olarak çalışmalarına devam ediyor. Şu an ülkemizi araştırma-geliştirme çalışmaları, uluslararası projelerdeki başarıları, patent alanına katkıları ve uluslararası birçok sıralamadaki başarıları ile hem ulusal hem de uluslararası platformlarda en iyi şekilde temsil ediyoruz. İleriye yönelik en önemli hedeflerimiz İstanbul Üniversitesi’nin bu başarılarını her geçen gün bir adım öteye taşımaktır.
Öne çıkan hedeflerimiz arasında ise; inovasyon alanında öncü çalışmalar yapmak, araştırma projelerimizin sayılarını arttırmak, patent başvurularımızı arttırmak ve bu patentleri etkin yayına dönüştürebilecek planlamalar yapmak, ulusal ve uluslararası sıralamalarda yerimizi en üst sıralara taşımak, doktora programlarını çeşitlendirerek artırmak ve lisans düzeyindeki öğrencilerimizi de araştırma yapmaya teşvik etmek yer alıyor.
Araştırma kapasitemizi doğru algılamak ve yönlendirmek üzere kurduğumuz İstanbul Üniversitesi Bilim ve Araştırma Politikaları Kurumu çalışmalarına hızlı bir şekilde başladı. Sadece bilimsel yayın üretmenin değil nitelikli bilimsel yayın üretmenin öneminin farkındayız. Bu sebeple bilimsel çalışmalarımızı bu anlayışla ilerilere taşıyacağız.
Araştırma Üniversitesi olmanın en önemli yükümlülüklerinden biri de üstün nitelikli lisansüstü eğitim programlarına sahip olmak. Bu bağlamda Üniversitemizin geleceğe dönük planları arasında lisansüstü programlar geliştirmek, bu programlarda eğitim gören öğrenci sayılarını arttırmak, belirlenmiş odak alanlara yönelik ulusal ve uluslararası projeler geliştirmek yatıyor. Bu programlardaki öğrenci sayılarını arttırırken uluslararası öğrencileri de eğitim almak üzere üniversitelerimize çekebilecek çalışmalar yürütmek niyetindeyiz. Özellikle doktora sürecinde öğrencileri nitelikli bilimsel yayın üretecek çalışmalar yapmaya yönlendirmek çok önemli. İstanbul Üniversitesi’nde daha önce başlatılan doktora programlarında doktora öğrencisinin tez savunma sınavına girebilmesi için, alanı veya tezi ile ilgili, ilk yazarının kendisinin olduğu en az bir makalesini, ulusal veya uluslararası hakemli bir dergide yayımlaması zorunluluğu bu anlamda güzel bir örnek oluşturmaktadır. Böylece lisansüstü eğitim ve öğretiminin en önemli çıktılarından biri olan tez çalışmalarının yayına dönüşme oranlarının hızla artması sağlanmaktadır.
Türkiye’deki genç girişimcilerin kalkındırılması için sağlanan ekonomik destekleri yeterli buluyor musunuz?
Yenilik yaratma kapasitesi yüksek gençlerin ve sahip oldukları projelerin desteklenmesi, böylece bu projelerin ürüne ve hizmete dönüşmesinin sağlanması, ekonomik kalkınma ve teknolojik ilerlemeler açısından büyük önem taşıyor. Gelişmiş ülkelerde girişimciler devlet tarafından çeşitli şekillerde destekleniyor. Türkiye’de de parlak fikirleri olan girişimcilere kaynak ve ekonomik destek sağlamak için çeşitli programlara sahip birçok kurum ve kuruluş bulunuyor. Örneğin yukarıda bahsettiğim şekilde biz de İstanbul Üniversitesi olarak “Yenilikçi Gençler, Girişimci Projeler” sloganıyla başlattığımız araştırma projesi ile öğrencilerimizin önünü açtık. Çünkü gençlerin geleceğimiz için büyük bir potansiyele sahip olduklarını düşünüyoruz. Fakat unutulmamalıdır ki ekonomik destekler tek başına yeterli değildir. Öncelikli olarak eğitim, ardından ticari ve hukuki altyapı, fiziksel altyapı, ayrıca devlet politikaları girişimcileri etkileyen koşullardır.
Teknoloji hayatımızın her alanında var fakat gelişmiş ülkelere oranla daha az üretiyoruz. Bunun nedeni nedir sizce?
Ülke olarak, hayatın her alanındaki yeni teknolojilere hızlı ve dinamik bir şekilde adapte olduğumuzu söylemek mümkün. Fakat Türkiye’nin kalkınması için, dış ticaret açığı oluşumunu da tetikleyen unsurlardan biri olan hazır teknoloji kullanımından uzaklaşarak, teknoloji alanında üreten bir toplum haline gelmesi gerekiyor. Bu sıkıntının aşılabilmesi için iyi bir planlamaya ihtiyaç var. Ayrıca ön plana çıkan unsurlardan birinin yine eğitim olduğunu görüyoruz. Gençler ne kadar iyi yetiştirilirse kendi teknolojimizi üretmede o kadar çok mesafe alabiliriz.
Bu kapsamda İstanbul Üniversitesi’nin, Üniversite-Sanayi, Üniversite-İş Dünyası, Üniversite-Kamu Kesimi iş birliklerinde öne çıktığını görüyoruz. Üniversitemiz her zaman olduğu gibi şimdi de, topluma doğrudan hizmet veren, bilgi üreten ve bu bilgiyi teknolojiye çevirmeyi hedefleyen ve başaran, ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunan bir öncü güç olma rolünü başarıyla yerine getiriyor.
Teknolojiyle aranız nasıl?
Teknoloji bugün hayatımızın her alanında. Tabii ona ayak uydurmak zorunlu hale geldi. Yaşadığımız birçok değişimin kaynağı ‘teknoloji’. Ben de teknolojiyi hayatımın her anında aktif bir şekilde kullanıyorum.
Türkiye’de teknoloji ve bilişim süreciyle ilgili neler söylemek istersiniz?
Son yıllarda tüm dünyada bilişim teknolojileri alanında büyük gelişmeler yaşanmaktadır. Bilişim teknolojilerinin etkileri ülkemizde de görülmektedir. Bilişim alanında Türkiye’de genel olarak dışa bağımlı teknolojilerden söz edilebilse de kendi teknolojilerimizi üretmek adına yeni atılımlar yapılmaktadır.
Türkiye bu alanda gelişmiş ülkeleri yakalayabilmek için uzun dönemli planlamalar ve etkin politikalar üretmelidir. Ayrıca bu planlamalarda üniversiteler etkin rol almalıdır. Sadece devlette değil, özel sektörde ve üniversitelerde de uzun dönemli Ar-Ge projeleri hayata geçirilmelidir. Nitekim teknolojik gelişmeler, Ar-Ge faaliyetleri sonucunda ortaya çıkıyor. Üniversitelerin ürettiği teknolojilerin sanayiye aktarılmasını ve ticarileştirilmelerini sağlamak için teknoloji transfer ofisleri önemli rol oynamaktadır. Akademik çalışmaların patent almaları ve hizmete dönüşmeleri, ayrıca üniversite-sanayi iş birlikleri açısından teknoloji transfer ofisleri kritik öneme sahip.
2013 yılında Avcılar yerleşkesinde kurulan İstanbul Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi bu doğrultuda çalışmalarını sürdürüyor. İstanbul Teknoloji Transfer Ofisi, farkındalık, tanıtım, bilgilendirme ve eğitim faaliyetleri, destek programları faaliyetleri, üniversite sanayi iş birliği faaliyetleri, fikri ve sınai mülki hakların yönetimi, lisanslama yönetimi, girişimcilik ve ticarileşme hizmetleri veriyor.
Ayrıca Üniversitemiz bünyesinde bulunan İstanbul Teknoloji Transfer Uygulama ve Araştırma Merkezi, üniversitenin bilim, teknoloji transferi ve yenilikçilik birikimini merkezi bir yapı çerçevesinde toplayarak; bilgiyi, yeni ve rekabetçi ürünlere veya süreçlere dönüştürme, katma değer oluşturma, sanayiye aktarma ve lisanslanabilir patent sayısını artırarak ticarileştirme amacıyla çalışıyor.
Konya’da AKINSOFT tarafından açılan Dünyanın İlk İnsansı Robot Fabrikası AKINROBOTICS hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
İçinde bulunduğumuz teknoloji çağında, hatta Endüstri 4.0’dan bahsettiğimiz bir zamanda, dünyada robot bilimi alanındaki araştırmalar yoğun bir biçimde sürüyor. Gelişen teknoloji ile insansı robotlar üzerindeki araştırmalar da büyük hız kazandı. Bu alanda birçok bilimsel ve teknolojik uygulamanın iç içe geçtiğini görüyoruz. Dünyada etkileyici sonuçlar alınmış durumda. AKINSOFT’un Konya’da açtığı AKINROBOTICS fabrikası da Türkiye için robot ve insansı robot alanında atılmış çok önemli bir adım olma özelliği taşıyor. Teknolojide yaşanan küresel rekabette ülkemizin gelişmiş ülkeleri yakalayabilmesi için bu tip atılımlara ihtiyacımız var. AKINSOFT’u ve AKINROBOTICS’i çalışmalarından dolayı kutluyorum.