Bitki Fabrikaları ve Akıllı Tarım Uygulamaları


 

Tarımda Dijitalleşme: Bitki Fabrikaları ve Akıllı Tarım Uygulamaları

Medeniyetin doğuşundan bugüne insanlığın özellikle endüstri alanında gösterdiği gelişim giderek tarım alanlarının azalmasına neden oldu. Nüfusun artması, sanayinin yaygınlaşmasıyla geleneksel tarım yerini makineli tarıma bırakırken tarım yapılacak alanların boyutu ve niteliği de azaldı.

Şimdilerde ise tarım alanında da bir değişim ve dönüşüm dönemi başladı. Bu yeni dönem “Tarım 4.0” dönemi olarak tanımlanıyor. Tarımda teknoloji kullanımını ve dijitalleşmeyi esas alan bu yeni dönem “bitki fabrikaları, topraksız tarım, susuz tarım ve dikey tarım” gibi akıllı tarım uygulamalarını beraberinde getiriyor.

Özellikle şehirlerde bulunan boş depolarda ya da yeni kurulacak alanlarda üretilecek tarımsal ürünlerden yüksek verim almayı hedefleyen bitki fabrikaları kavramı çevresel faktörlere karşı teknolojik entegrasyonla izole edilmiş bir yapı kurma düşüncesiyle ilk olarak 1980’li yıllarda ortaya çıktı.

Örneklerini Hollanda, ABD ve Japonya’da gördüğümüz tarımsal ürün çeşitliliğin artması, üretimde kalitenin standartlaşması, her ürünün her mevsim ulaşılabilir olması ve daha uzun raf ömürleri imkanı sağlayan bitki fabrikaları uygulaması için özellikle maliyetlerin en aza indirilmesi noktasında kapsamlı bir Ar-Ge yatırımına ihtiyaç olduğu kesin.

Birleşmiş Milletlerin yayınladığı raporlara göre dünyada 7,6 milyar insan yaşamakta. Bu rakamın 2030 yılında 8,6 milyar olacağı, 2100 yılında ise 11,2 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. TÜİK tarafından yapılan değerlendirmelere göre Türkiye nüfusunun ise 2040 yılına gelindiğinde 100 milyon rakamını geçeceği tahmin ediliyor. Yine yapılan bu değerlendirilmede 2050 yılında ulaşılacak nüfusun beslenme ihtiyacının karşılanabilmesi için gıda üretiminin %70 oranında artırılması gerektiği öngörülüyor. Fakat ürün yetiştirmeye uygun mevcut arazilerin günümüzde yüzde sekseninden daha fazlasının kullanıldığı bir gerçek ki bu durum tarımsal üretimde yeni uygulamaların hayata geçirilmesinin bir zorunluluk olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla geleneksel tarım yöntemlerinin uygulanmaya devam etmesiyle bu artışın sağlanması pek mümkün değil. Bu noktada teknoloji temelli yeni tarım uygulamalarının hayata geçirilmesi bir zorunluluk olarak karşımızda duruyor. İşte böyle bir süreçten geçtiğimiz bu günlerde dikey tarım yöntemlerinin uygulandığı bitki fabrikaları ise hem alanların verimli kullanılması hem de başta su olmak üzere doğal kaynakların bilinçli kullanılması açısından en önemli uygulama olarak değerlendirilirken geleceğin yenilikçi ve sürdürülebilir bir tarım modeli olarak öne çıkıyor.

Dünya genelinde günden güne yaygınlaşan bitki fabrikaları pek çok açıdan avantaj sağlıyor. Bu avantajların en önemlisi daha az su tüketimine ihtiyaç duyulması. Geleneksel tarım yöntemlerine oranla bitki fabrikalarında yapılan tarım uygulamalarının yüzde 70 daha az su gerektirdiği belirtilirken bu oranın yüzde 99’a çıkabileceği değerlendiriliyor. Bu inanılmaz bir su tasarrufunun sağlanması demek. Ayrıca üretimin kapalı alanda yapılıyor olmasıyla hiçbir iklim koşulundan ve diğer dış unsurlardan etkilenmeden kesintisiz verimlilik sağlanıyor. Üretilmesi istenen ürünlerin ihtiyaç duyduğu koşulların bilgisayar kontrolüyle oluşturulması hem hasat süresinin kısalmasına hem de kaliteyi artırarak verimliliğin en üst düzeye çıkmasına olanak tanıyor. Bir diğer avantajı ise ürünlerde zararlı kimyasalların bulunmaması. Tarım ürünlerinin hemen hepsi yetiştirilme döneminde başta böcek ilaçları olmak üzere birçok kimyasala maruz kalır. Bitki fabrikaları özel olarak oluşturulan alanlar olduğu için içerisine hiçbir zararlı canlı giremez. Dolayısıyla bu tür ilaçlara ihtiyaç duyulmaz ve bu durum ürünlerin çok daha uzun raf ömrüne sahip olmasını sağlar.

Ülkemiz kullanılabilir tarım alanları açısından ABD’nin ardından ikinci sırada yer alıyor. Buna karşın yüzölçümü ve kullanılabilir tarım alanı açısından bizden çok geride olan Hollanda, ülkelerin ihracat rakamlarına bakıldığında dünyada tarımsal üretim ve ihracatında ABD’den sonra ikinci sırada. Bu durum Türkiye’nin tarımsal kaynaklarını verimli kullanamadığını ve tarımda teknolojiden yararlanamadığını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Bu bağlamda Türkiye’nin Yerli Yazılım ve Robotik Markası AKINSOFT ve AKINROBOTICS olarak bizler de geliştirdiğimiz yeni projelerle ülkemiz ekonomisine ve çevreye katkıda bulunuyoruz.

Uygulamaya koyduğumuz bu projelerden biri de AKINROBOTICS yerleşkemizin çatısına kurulumunu gerçekleştirdiğimiz Güneş Enerji Santrali projesi. Bu proje ile tüm platformlarda olduğu gibi ülke ekonomisi ve çevresel sorunların çözümüne de çok önemli bir katma değer kazanımı sağlamayı amaçladık. 1800m²’lik alana kurulumu yapılan santral ile yıllık 300.000 kW/h elektrik üretiminin yanı sıra yıllık bazda önlenecek emisyon miktarı 131.856 kg. olacak ve her yıl 320 adet ağacın kesilmesinin önüne geçilerek doğaya da önemli bir katkı sunulacak. Öte yandan 30 Mayıs 2011 tarihinde duyurduğumuz ve pancar üretim robotu olarak tamamen kendi bünyemizde tasarlanan AKINROBOTICS tarım robotu projesi olan PNCR serisi Dünya tarihindeki yerini aldı. PNCR prototiplerimiz, insan hatası faktörünü devre dışı bırakan ve arazi verimini en üst noktaya taşıyan robotik sistemler olarak tarımsal alanda katma değer sağlamak amacıyla üretildi. PNCR serisi robotlarımızdan sonra arazi robotlarımıza bir yenisini eklemek üzere kısa süre önce çalışmalarını başlattığımız ve orta ölçekli tarım arazilerinde tarım işlerinde, kısa mesafe lojistik işlerinde, bahçe işlerinde yardımcı olacak ve istenilen işi istenilen periyotta yapacak otonom bir arazi robotu projemiz de mevcut. Şu anda tahrik mekanizmasının ilk testleri yapılmakta. Ayrıca AKINSOFT ve AKINROBOTICS yerleşkelerimizde kurmuş olduğumuz damla sulama sistemlerimiz ile hem mevcut ağaçlarımızın ve ekili alanlarımızın bilinçli bir şekilde sulanmasını hem de su kaynağının verimli bir şekilde kullanılarak tasarruf elde edilmesini sağlıyoruz. Bunun yanı sıra AKINROBOTICS bünyesinde kurulu bulunan yağmur su biriktirme kanallarıyla yağmur suları 102 metreküp kapasiteye sahip su depomuzda biriktiriliyor ve depoda muhafaza edilerek fabrika arazisinde bulunan ağaçlar ile ekili alanların sulanmasında değerlendiriliyor. Böylelikle bu sular da boşa gitmeyerek doğa için yeniden kullanılıyor.

Doğaya olan borcumuzun bilinciyle, öncülük ettiğimiz bu projelerin tüm ülke çapında da yaygınlaşacağının inancını taşıyorum. Sadece ülkemiz insanlarının değil tüm insanlığın geleceği su ve gıda konusunda yeterli imkana sahip olunabilmesine ve bu kaynakların tedarikinde zorluk yaşanmamasına bağlı. Bu da su kıtlığı, çoraklaşma, küresel iklim değişiklikleri gibi unsurların etkilerinin ve enerjiye duyulan ihtiyacın giderek arttığı günümüzde sahip olunan mevcut kaynakların en verimli şekilde kullanılmasına ve tarımda dijitalleşmeye bağlı. Dolayısıyla daha fazla vakit kaybetmeden tarımsal kalkınmamızı en üst noktaya çıkarmalıyız. Bunu yapabilmenin yolu da bitki fabrikaları, dikey tarım yöntemleri gibi teknolojiyle bütünleşmiş akıllı tarım uygulamalarını hayata geçirerek sürdürülebilir hale getirmekle ancak mümkündür.

“Yüksek teknolojiye gereken önemi vermeyen milletler, kendi topraklarında özgür olduklarını sanarak köle olmaya mahkûmdur.”

Dr. Özgür AKIN
AKINSOFT ve AKINROBOTICS
Yönetim Kurulu Başkanı



TÜM ETKİNLİKLER